"Ben ölürken elimde sarı bir gül ya da hiç...." Böyle başlıyordu sevdiğim şiirlerden biri. Allah'ın sevdiği kullarından mıyım yoksa tam tersi mi bilmem; evim de işimde mezarlığa bakıyor. Bazıları ev mezarlığa bakıyor diye, o evi almaktan vazgeçerler. Gülmeyin, gidin bir emlakçıyla konuşun. Benimse hiç bir sıkıntım olmamıştır bugüne kadar mezarlıklarla. Hatta mezarlıkların içinden geçerken garip bir iç huzuru duyarım. Mezarlıklardan korkanlara da bir anlam veremem. Bugüne kadar bir ölünün bir canlıya zarar verdiği görülmüş müdür acaba ? Hiç sanmam. Ya canlının canlıya yaptıkları...
Evimden camimizin yanında ki mezarlığa bakarken aslında ibret alınacak ne de çok şey var diye düşünürüm. Savaşlar, kavgalar, ihtiraslar, yalanlar, dolanlar, vahşetler...ve daha nice kötülükler olur yeryüzünde. Bazıları çok büyür, katlar hanlar hamamlar sahibi olur. Bazısı bir tas çorbaya hasrettir. Ama doğanın kanunu her iki taraf içinde aynıdır. Necip Fazıl'ın da dediği gibi "Her nakışta o mana; Öleceğiz ne çare."
Bir sonraki mezar ziyaretinizde sadece Fatiha okumayın. Durun, mezar taşlarına bakın ve dinleyin. Emin olun size çok şey anlatacaklar...
No comments:
Post a Comment