Tuesday, June 26, 2007
Sarı - kırmızı
Neden takım tutarız ki biz ? İşimize gücümüze baksak ya...Sanki bize ekmek veriyor tuttuğumuz takımlar! 22 kişi bir topun peşinde koşuyorlar. Ne anlıyoruz ki biz bu işten. Oysa kız arkadaşımıza daha fazla zaman ayırmalıyız, babamızın ya da annemizin bize verdiği görevleri savsaklamamalıyız, kendimizi geliştirecek aktiviteleri takip etmeliyiz......
Biz aslında yukarıda yazanları yapmak var iken neden kışın zemheri soğuğunda kilometrelerce yol tepip stada maç izlemeye gidiyoruz. Neden cebimizdeki üç beş kuruşu stad gişesinde bırakıyoruz ya da Digitürk'e aktarıyoruz. Ne kadar anlatsam boş....ne kadar söylesem boş...bazıları anlamayacaktır yine...
Daha okula dahi gitmiyorken taşlarla sokaklarda top oynamanın nasıl bir zevk olduğunu, neredeyse arkadaşlarımın yarısını futbol sayesinde tanıdığımı, futbol sayesinde sağlıklı bir fiziksel yapım olduğunu, güven kazandığımı, estetik yeteneğimin geliştiğini, takım ruhunu, bir iş yapmanın hazını, yenmeyi, yenilmeyi öğrendiğimi anlatsamda fark etmez....
Sonra bir takım tutmanın ne demek olduğunu bilen bilir ancak. Kopenag'ta Popescu 4. penaltıyı ağlara gönderdiğinde UEFA kupası Sarı - Kırmızı ve aslında daha çok kırmızı - beyaz ellerle bütünlüştüğünde gözlerden süzülen yaşların nasıl bir şey olduğunu bilen bilir. Arkadaşlarla evde tribün yapıp bir maç seyretmenin tadını anlatmak olanaksızdır.
Ama yinede siz sevmeyin bu ayaktopunu güzelliğini göremiyorsanız eğer...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment