Tuesday, March 10, 2015

Barcelona



Bir kaç ay önce ikinci kez Barcelona'ya gittim. Katalanlar, - aman Katalanlara İspanyol demeyin, çok bozuluyorlar- neşeli ve pozitif insanlar, hayata güzel bakıyorlar. İspanyollar'dan pek bir farkları yok bence ama kendilerini biraz daha farklı görüyorlar. Her tarafta Katalan bayrakları var. Bence Katalunya da İspanya'nın bir parçası olarak kalmalı, yoksa diğer küçük ülkeciklerden biri olacak. Oysa şimdi böyle çok güzel. Neyse, bu başka bir hikayenin konusu. Biz güzelliklere, izlenimlere, anılara ve gezmelerimize bakalım...

Barcelona harika bir şehir. Her açıdan Avrupa'nın örnek şehirlerdinden birisi. Barcelona'da tarihi eser görmek zor. Roma, Floransa, İstanbul gibi tarihi eserlerle dolu şehirlerden birisi değil Barcelona. Fakat Barcelona Modern mimarinin en güzel örneklerinden bazılarına sahip. Tabi ki büyük Mimar Gaudi'nin muhteşem eserlerini ayrı bir yere koymak gerekiyor. La Sagrada Familia, Casa Battlo, Casa Miro, Parc Güell Gaudi'nin harika eserlerinden bazıları. Barcelona için Gaudi'nin şehri demek yerinde olur. Gaudi, üniversiteden mezun olduğunda fakültenin dekanı şöyle demiş:

"Bugün burada mezun olan bu kişi ya bir dahidir ya da bir delidir..."

Gaudi işte böyle bir mimar. Gaudi'nin süslediği Barcelona tam bir şehircilik başarısıdır. Tüm belediyeler Barcelona'nın şehirciliğe bakış açısından bir şeyler öğrenebilir. Benim de İstanbul Büyük Şehir Belediyesi'nde çalışan bir arkadaşım araştırmalarda bulunmak üzere altı ay süre ile Barcelona'da kalmıştı. Barcelona'nın tamamını yürüyerek gezebilirsiniz, yürümeyi sevmiyorsanız metro ya da otobüs ile rahatlıkla seyehat edebilirsiniz. Ayrıca Barcelona bisiklet ile gezmek için tam bir cennettir. Sizin bisikletiniz olmasa da olur. Her sabah bisiklet taşıyan araçlar şehri belli bölgelerine bisiklet parklarına bisiklet bırakırlar. Bu parklardan aldığınız bisikletleri şehrin başka bir bisiklet parkına bırakabilirsiniz.

Barcelona anlatmakla bitmez ama Barcelona futbol takımından bahsetmeden hiç olmaz. Barcelona sadece bir buçuk milyon nufüsa sahip olmasına rağmen - Madrid beş milyon- dünyanın en önemli futbol takımlarından birisine sahiptir. Bence son 20 yılın Real Madrid ile en büyüğü. Ama ben daha ziyade Barcelona'yı severim. Romario, Stoichkov, Hagi, Koeman, Guardiola'lı efsane kadrosundan beri Barcelona her zaman futbol oynamaya çalışır. Real Madrid'e fark attıkları bir kaç yıllık dönemde çıkar futbol oynar Real Madrid'in çirkef- Mourinho futbolda sertliği zaman zaman gerekli görür- ve sert oyununa asla onlar gibi cevap vermedi. Real Madrid'in daha iyi olduğu son birkaç yılda da asla oyunundan taviz vermedi. Barcelona çıkar ve futbol oynar. Yense de yenilse de... Messi efsanesi de tabi buradan çıkabilirdi...

Barcelona'ya giderseniz mutlaka La Rambla'yı defalarca arşınlayın. La Rambla üzerindeki pazarda taze sıkılmış meyve sularından yudumlayın, tapas, paella, tortilla, churro yemeden sakın dönmeyin. Maremagnum'da yürüyüş yapın, alışveriş seviyorsanız El Corte Ingles'te kaybolun, yürüyün ilk gördüğünüz kafeye girip içerindeki insanlarla muhabbet edin. Barcelonalılar son derece konuşkan ve güler yüzlü insanlar. Barcelona hakkında yazılacak şeyler bitmeyeceğinden onları başka bir zaman bırakıyorum

















İkinci Ailesi- Atilla, Hülya ve Ela(6) ile gittiğim bu gezide en çok dikkatimizi çeken şeylerden birisi insanlar oldu. Evet bire bir insanların kendisi. Bu kadar güler yüzlü, bu kadar sıcak kanlı, bu kadar konuşkan insanları görünce ilk başta biraz şaşırdık, daha sonra hemen alıştık ve mutlu olduk. Biz malesef İstanbul'da bir şeyi kaybetmişiz. Asık suratlı, mesafeli, mümkün olan en kısa konuşma süresini kullanan, sinirli, öfkeli, anlayışsız... şehir çoğumuzu bu hale getirmiş. Oysa Barcelona'da mutlu ve neşeli insanlar gördük. Kalmak için otel değil bir ev tercih ettik. Sabah kahvaltılarımızı evde, öğle ve akşma yemeklerimiz dışarda yedik. Her sabah taze ekmek almak için La Sagradia Familia'nın hemen yakınındaki evden 300 metre mesafedeki bir fırına gidiyorduk. İkinci gidişimizden sonra insanlar bizi tutup sohbet etmeye başladılar. Aynı şekilde gittiğimiz marketteki çalışanlarda artık en azından bizimle selamlaşmaya başladılar. En çarpıcı örnek ise La Plaça Real'den- merkez- eve bir gün otobüsle dönmeye karar verdik. Zira bütün gün yürüdüğümüzden hepimiz bel ağrıları ile boğuşuyorduk. Otobüs'te tiyatral yeteneği son derece yüksek olan Ela bize şarkı söylemeye başladı. Hemen arkadamızdaki ailenin Ela ile aynı yaşlardaki kızları şaşkın şakın bize bakarken Ela hiç oralı olmadan şarkısına devam etti. İstanbul'da normalde anne babalar böyle durumlarda çocuklarını çevelerini rahatsız etmemeleri için susturur. Biz memleketimizde yapacağımızın aksine Ela'ya müdahale etmedik, zira kimse rahatsız gibi görünmüyordu. Esas şaşırtıcı şey ise hemen arkamızdaki ailenin Ela şarkısını bitirdikten sonra onu alkışlaması, bizi saygı ve sevecenlikle selamlaması idi.

Böyle güzelliklerin Şehr-i İstanbul'da da görmek dileğiyle... 


No comments: