Thursday, May 31, 2007

Sezai Karakoç'un Mona Roza ya da Muzzez Akkaya 'sı


Maraş Lisesinden mezun olduktan sonra mükiyeye giren Anadolu genci Sezai, Muzzez Akkaya'ya vurulur. Vurulmak ki ne vurulmak. Karşılık bulamadığı aşkını dizeler döker Sezai. Mona Roza böylece doğar. Türk edebiyatının belki de en dokunaklı şiirlerinden ve hikayelerinden biri çıkar ortaya. Akrostiş şeklinde yazılmış şiiri " Muzzez Akkayam" şeklinde bir isim kazır beyinlere.


Mona : tek, Roza : gül demektir. Sezai beyin tek gülü asla ona ilgi göstermez. Gururlu Sezai

"Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış"


der aşkının büyüklüğünü anlatırken. Şimdi ne zaman bir karşılıksız aşktan bahsedilse ya da eski yarım kalmış bir sevgi aklıma düşse "


Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek


ya da

Benim aşkım sığmaz öyle her saza

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler


dizeleri kulağımda çınlar. Ah Karakoç! bugünlerde evine kapanmış, kimselerle görüşmeyen, tek bir şiirle büyük şair olabilen Karakoç. Elbet şiir olacak şairin tesellisi ama hiç mi acımadın birbirine kavuşamayan, platonik aşıklara....


MONA ROZA

Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

Mona Roza, bugün bende bir hal var

Yağmur iğri iğri düşer toprağa

Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Açma pencereni perdeleri çek...

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Bende çıkar güneş aydınlığa

Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

Seni hatırlatıyor her zaman bana

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar

Işıksız ruhumu sallar da durur

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi

Ellerinden belli oluyor bir kadın

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları

Konar bahçenin incirlerine

Kiminin rengi ak, kimisi sarı

Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine

Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında

Hayatla doldurur bu boş yelkeni

O masum bakışlar su kenarında

Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Henüz dinlemedin benden türküler

Benim aşkım sığmaz öyle her saza

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı

Dinle ve kabul et itirafımı

Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

Alev alev sardı her tarafımı

Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne

Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

Bir tüy ki kapalı gece ve güne

Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!

Mona Roza siyah güller, ak güller

Wednesday, May 30, 2007

ENDÜLÜSTE RAKS


ENDÜLÜSTE RAKS

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı…
Şevk akşamında Endülüs üç def’a kırmızı…
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neş’esiyle bu akşam bu zildedir.
Yelpaze gibi çevrilir birden dönüşleri;
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri.
Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.
Alnında halka halkadır âşufte kâkülü;
Göğsünde yosma Gırnata’nın en güzel gülü…
Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir;
İspanya varlığıyla bu akşam bu güldedir.
Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi…
Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli…
Şeytan diyorki sarmalı, yüz kerre öpmeli;

Gözler kamaştıran şala, meftûn eden güle,
Her kalbi dolduran zile, her sineden “Ole!”

YAHYA KEMAL BEYATLI

İlk

İlk blogumu bana kazandıran, hatta zorla veren kadim dostum Atilla İkinci'ye şükranlarımı sunarım. Sağol Atim.........