Sunday, March 28, 2010

Fener - Cimbom

Aslında bu akşam başka bir konudan bahsetmek istiyordum. Hayata, aşka, meşke, kadın - erkek ilişkilerine dair şeylerden bahsetmek istiyordum. Ama bu akşam fener - cimbom maçı vardı. Ve yine kaybettik. Bir el olduğuna inanıyorum artık bizim bu maçları kaybetmemizi sağlayan. Selçuk Şahin 35 metreden vasat bir şutla Loe Franco'ya gol atıyor. Bizim gol ayaklarımız da bir sürü pozisyon harcıyor. Anlaşılmaz bir şanssızlık ve talihsizlik var.

Galatasaray kazansaydı belki uzun uzun bir şeyler yazardım ama malubiyetten sonra yaşadığım hayal kırıklığı yazıyı kısa kesmemi sağlıyor. Bir başka bahara kaldı galibiyet hasretimiz. Bu arada şampiyon inşallah Bursaspor olacak. Galatasaray zaten hak etmedi. Aynı diğer büyükler gibi....

Wednesday, March 17, 2010

Barcelona Olmak



Aslında takım olmak. BArceolna olmak demek takımm olmak demektir. Barceolna bir takımdır. Her şeyden önce takım, yani iyi takım, kötü takım, pahalı takım vs. takım olmadan önce takım olabilmek. Bir sokok takımı da bunu başarabilir. Ama bazen en büyükler için bile bunu başarmak zordur. Barcelona her şeyden önce takım olduğundan başarılıdır. O yüzden Real Madrid'ten farklıdır. En azından son yıllarda izlediğimiz Real Mardid'den farklıdır. Yoksa Hierro'nun kaptanlığında ki Real'de gerçek bir takımdı.

Barcelona ruhu denen şey onu bi rakım yapar. Her zaman, her şartta Barcelona kazanmaya çıkar ve her zaman oyunun oynar. Sahaya takım kazanmak için çıkmıştır ama bundan daha da önce iyi futbol oynamaya çıkar. Futbolcular neyi sırtlarında taşıdıklarını bilirler. Amatör ruhla ve eğlenerek oynarlar. Bir şeyleri ifade ettiklerini, bir şeylerin sembolü olduklarını bilirler. Barcelona ruhunu yaşarlar, ve yaşatırlar.

Barcelona benim izleyebildiğim Koeman, Romario, Stoickhov, Bakero, Ronaldo, Hagi gibi yıldızlardan dünya futboldunda pek kalmasa da şu anda oynayanlardan da en büyükleri yine bu takımdadır. Messi gibi, İniesta gibi....

Nou Camp'ın, yani Katalanların Mabedinin, hemen her maçta 90.000 seyirci ile dolması da Barcelona ruhundandır. Taraftar bilir. Takımı yalnız kalamaz. Kendisi de takımın parçasıdır ve takım ruhu onlarsız oluşturulamaz.

Futbolda her şeyden önce takım olacaksın. Kadronu, yönetimini, teknik kadronu kurmadan önce ruhunu oluşturacaksın. Ruhun olursa her şeyin vardır demektir. Gerisi zaten gelir. Ruhu olmayan, sıradan futbolculara milyon avrolar harcayanlara duyrulur.

Thursday, March 11, 2010

Roller ya da maskeler



Hayatta hepimiz şu ya da bu şekilde maskelerler yaşıyoruz."kendinizi sevdirmeye çalışmayın, sevilmeye bırakın" diye bir söz duymuştum bir yerlerde. O kadar doğru bir söz ki. Ama acaba hayatta kendimizi olduğumuz gibi bırakabiliyor muyuz? Pek öyle olmuyor. daha okul sıralarında rollerimiz biçilir üzerimize. Çalışkan bir öğrenciysen, her derste ve her konuda her zaman öyle olman gerekir. Asla, hiç bir zaman bir şeyi bilememe ve yalnış yapma lüksüne sahip olamazsın. Eğer iyi futbol oynuyorsan her zaman iyi futbol oynaman gerekir, her maçta, her şartta. her maçı kurtaracak, her zaman en çok koşacak, her zaman en çok golü atacaksın.
Sonra büyürsün, roller her zaman hazırdır. Güçlü, metin, sakin biri olarak biliniyorsan artık ağlamak, sızlamak ya da başını bir arkadaşının omzuna yaslama şansın kalmamıştır. Sen o değilsindir artık. Sen süpermensindir. Eğer ofisin neşe kaynağı isen, her zaman neşe kaynağı olmalısın. Artık canın bir şeye sıkılamaz, bir şeylere kafan takılamaz. Herkesi neşelendirmek, espriler yapmak, takılmak senin görevindir.
Maskeler, her ortamda farklı maskeler. Bazı ortamlarda neşeli bazı ortamalarda ciddi, bazı ortamlarda nüktedan....görev gibi üzerimize yapışan maskeler.Çıkarmalıyız hepimiz maskeleri ve ne isek o olmalıyız.
"Göründüğümüz gibi olmamalıyız, olduğumuz gibi görünmeliyiz" Yoksa biz biz olamayız, ve biz kendimiz olmadan başkasının da olamayız. Kendimiz olamadan da mutlu olamayız. Çünkü hepimiz en sonunda kendimiz oluruz.